Gezegenlerin güneşlerinin etrafından dönen tozlardan ve ayların da gezegenlerin etrafında dönen toz bulutlarının yoğunlaşmasından oluştuğuna ilişkin teoriye sağlam bir kanıt bulundu. Dünya'dan 370 yılı uzaklıktaki PDS 70c gezegeninin çevresinde. #ötegezegenler #öteaylar
ALMA tarafından çekilen PDS 790 güneş sisteminin resmi. Toz bulutu ile merkezdeki yıldız arasındaki boş olan bölgede belli belirsiz görülen iki leke yeni oluşan gezegenler. Bu gezegenlerin birinin etrafında ki çevresel toz diski ise uzak bir yıldızın etrafında gözlemlemeyi başardığımız ilk örnek. Kaynak : ALMA (ESO/NAOJ/NRAO); A. Isella.l
Atakama’daki ALMA Teleskopunu (Geniş Milimetre ve Milimetre Altı Dizisi) kullanan araştırmacılar bir güneşin etrafında dönen toz bulutunun içinde oluşan gezegenleri ve teorik olarak tarihte ilk kez bu gezegenlerin etrafından yeni oluşmakta olan ayları tespit ettiler. Bunu hayal etmek için bizim sistemimizdeki Jüpiter ve onun onlarca ayından oluşan Jovian sistemini aklınızdan geçirebilirsiniz.
PDS 70 olarak isimlendirilen bu genç yıldız sistemi dünyadan 370 ışık yılı uzaklıkta. Bu yakınlarda bilim insanları PDS 70 güneşinin etrafında Jüpiter benzeri iki deva gezegenin dönmekte olduğunu doğrulamışlardı. Bu keşif Avrupa Güney Gözlem Evi’nin Çok Büyük Teleskopu (VLT) kullanılarak, gezegenlerin üzerine düşen hidrojen gazının doğal olarak yaydığı ısıl parlaklık gözlenerek yapılmıştı.
ALMA ile gerçekleştirilen yeni gözlemlerde ise güneşin etrafında dönmekte olan bir milimetrenin onda biri büyüklüğünde ki toz parçacıklarının yaydığı sönük radyo dalgaları görüntülendi.
Daha önce VLT’den yapılan optik ve kızılötesi gözlemlerle, ALMA’dan gelen veriler birleştirildiğinde PDS 70 güneş sisteminin en dışındaki gezegenin etrafında bulunan kendi toz bulutu ise oluşmakta olan birden fazla ayın varlığına ilişkin ikna edici deliller sunuyor.
“İlk kez, gezegenlerin oluşumuna ilişkin mevcut teorileri desteklemeye yandım eden güneşlerinin etrafında dönen toz bulutları hakkında kesine yakın işaretler elde ettik.” diyor Teksas Huston’daki Rice Üniversitesi Astronomlarından ve Astrofizik Dergisinde yayınlanan makalenin öncü yazarlarından Andrea Isella.
“Gözlemlerimizi yüksek çözünürlüklü kızılötesi ve optik resimlerle karşılaştırarak, bugüne kadar bize bilinmez gibi görünen ince toz parçacıklarından oluşmuş bu bulutun aslında gezegen oluşturan bir toz olduğunu, bugüne kadar hiç olmayan bir kesinlikle görme şansı elde ettik.” diye ekliyor.
Araştırmacılara göre ışık dalga boylarından üçünde (optik, kızılötesi ve radyo) aynı anda bir gezegenin gözlemlenmesi ilk kez başarılıyor.
Satürn’ün muhtemelen kuyruklu yıldızların ve kayasal cisimlerin nispeten yakın zamanlarda çarpışması ile oluşmuş buzlu halkalarından farklı olarak bu çevresel toz diskleri gezegen oluşma sürecinden arta kalmış malzemelerden oluşuyor.
ALMA’dan elde edilen veriler aynı zamanda keşfedilen bu iki gezegenin birbirleri arasındaki belirgin farklılıkları da ortaya koydu. Gezegenlerden güneşine daha yakın olan PDS 70b (güneşine uzaklığı bizim sistemimizdeki Uranüs’ün güneşe uzaklığına yakın bir mesafede) bir kuyruk gibi arkasından onu takip eden bir toz izine sahip. “Şimdilik bunun bu gezegen sistemi için ne anlama geldiğini tam olarak bilemiyoruz” diyen Isabella ekliyor “Şimdilik şundan eminiz ki bu özellik gezegenin kendisinden bağımsız sayılabilecek kadar uzakta bulunuyor.”
Sistemdeki ikinci gezegen olan PDS 70c ise aynı bölgede bulunuyor ve ALMA verisinde net ve temiz bir toz noktası gibi görünüyor. Gezegen ışığın hem kızılötesi hem de hidrojen bantlarında o kadar çok parlıyor ki, araştırmacılar gezegenin şimdiden oluşumunu tamamladığını ve çevresinde bulunan gaz zerreciklerini yüzeyine çekerek olgunlaşma sürecini hızla tamamladığını söyleyebiliyorlar.
Bu dış gezegen kendi güneşinden 5.3 milyar kilometre uzaklıkta, ya da bir başka ifade ile bizim sistemimizde Neptün gezegeninin güneşimize olan uzaklığına yakın bir mesafede yer alıyor. Gökbilimciler bu gezegenin Jüpiter’in kütlesinden 1 ile 10 kat daha faza bir kütleye sahip olduğunu tahmin ediyorlar. “Eğer gezegen tahminlerimizin büyük olan kısmında ise, etrafında ayların da oluşmakta olduğuna ilişkin büyük bir olasılık olduğunu söyleyebiliriz."
ALMA gözlemleri bu tür gözlemlere çok önemli bir başka unsur daha katmış oldu. Gezegenlerin optik olarak gözlemlenmesi inanılmaz derecede zor bir işlem. Bunun sebebi bir güneşin optik dalga boyunda etrafındaki gezegenlerden binlerce kat daha parlak olması ve bu aşırı parıltıyı filtrelemenin çok zor olması. Bir projektörün önünden geçen küçük bir ateşböceğinin ışığını görmeye çalışmak kadar zor. ALMA’nin ise bu tür problemleri yok zira güneşler milimetre ve milimetre altı dalga boylarında optik dalga boylarına nisbeten çok zayıf bir ışık yayıyorlar.“
Bu PDS 70 sistemine daha sonraki tarihlerde farklı aralıklarla tekrar tekrar göz atarak, gezegenlerinin yörüngelerini ve sistemdeki tozun nasıl yoğunlaştığını gözlemleme imkanı bulacağımız anlamına geliyor.” diyen Isabella sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bu bize güneş sistemlerinin oluşumlarının en erken dönemlerinde nasıl şekillendiklerine ve yörüngesel davranışlarına ilişkin benzersiz bir bilgi kaynağı sunuyor."
Tercüme: Melih Rüştü Çalıkoğlu
Kaynak : www.almaobservatory.org
İlk Yayın Tarihi: 11 Temmuz 2019